Gıdanın Sindirim Kanalında Ki Hareketi
Ağız boşluğu ile başlayan sindirim kanalı yumuşak ve mukus bezleri
yönünden zengin bir epitelyum tabaka ile örtülürdür. Mukus en fazla yemek
borusunda salgılanır. Salgılanan bu mukus ağza alınan besinlerin sindirim kanalındaki
geçiş yolunu kayganlaştırarak besinlerin kanal yüzeyine zarar vermesini önler.
Diğer omurgalı canlılarda olduğu gibi balıklardada sindirim kanalı
içerisinde yer alan gıdalar kanalın kendine özgü ritmik hareketiyle yer
değiştirirler. Gıdaların sindirim kanalı içerisinde kilon hareketi kasların
kontrasyonu ile oluşan peristaltik kasılmalar hegusemelerle olmaktadır.
Sindirim kanlının ön kısmındaki iskelet kaslarıyla yapılan hareketler istek içi
kanalın diğer kısmındaki düz kaslar ile yapılan hareketler istem dışı
hareketlerdir. Sindirim kanlı mide ve borsalarda mukus bezlerinin yanı sıra bir
takım sindirim enzimleri ve asit salgılayan bezler vardır.
Ayrıca pankreas ve karaciğerde sindirim de önemli rolleri alan salgılar
salgılanmaktadır.
Sindirim
İşleminin Hızı:
·
Balığın Türün,
·
Vücuda Alınan Besinin Cinsine Ve Miktarına,
·
Suyun Sıcaklığına Göre
·
Bazı tür balıklarda küçük yavru balıkların büyük
balıklara göre daha hızlı bir sindirime sahip oldukları bilinmektedirler.
Salgı Bezleri Ve Sindirim Enzimleri
Balık mide bezleri seyreltik hidroklorik asit ve pepsinojen
salgılayarak protein moleküllerine parçaları mideye gelen besin maddelerini
parçalanmasında görevli sindirim enzimi olan pepsini in etkili olabilmesi için
mide içeriği PH değerinin 1.5 – 4 arasında (asidik) olması gerekir. Bu nedenle
mide bezlerinden seyreltik hidroklorik asit salgılanmaktadır. Karaciğerde
oluşan safra suyu yağ eritebilen safra tuzlarının ve safra pigmentlerini
içermektedir. Safra tuzları yağların emüsson (tabakalaşma olmaması) hale
gelmesinin sağlamasının yanı sıra, yağ asitlerini monogliserin ve yağ
içerisinde eriyen vitaminlerin suyun içinde eriyebilir hale getirmesinde rol
oynar.
Karaciğerin sindirimdeki bir başka görevi de yağ ve kan şekeri için bir
depo organı, kan hücrelerinin yıkım yeri, vitamin A ve D nin muhafaza edildiği
yerdir.
Pankreasın salgı fonksiyonun yanı sıra endokrin görevi de vardır.
Buradan salgılanan endokrin salgısı doğrudan doğruya konu verilerek
karbonhidrat metabolizmasını kontrol eder.
Gıdaların Sindirilmesi
Her şeyden önce bir gıdanın besin değeri alınan gıdanın canlının onu
emilebilir hale getirebilmektedir.
Bu nedenle sindirim olayı alınan gıdanın fiziksel yapısına, çeşidine ve
içerisindeki enzim aktivitesine bağlı olarak, vücut içerisinde izlediği kanal
boyunca absorbe edilmesi ve salgılarının tümünü kapsamaktadır.
Bilindiği gibi yem besin maddelerin bir araya gelmesinden oluşan bir
karışımdır. Bir hayvanın normal beslene bilmesi için besinlerinde yeteri kadar
protein, yağ, karbonhidrat, vitamin bulunması gerekir.
Sindirimde görev alan enzimler mide, pankreas, bağırsakların ön kısmı
tarafından salgılanır. Karaciğerin salgıladığı safra suyu safra kesesi içinde
depolanır. Bu safra ihtiyaç duyduğu taktirde ince bağırsakla bu bölgeye
verilir. Gıdalar içerisinde ki proteinler enzimler yardımıyla aminoasitleri,
yağlar, gliserol yağ asitlerine karbonhidratlar ise şekere dönüştürülür.
Basit yapılı olan aminoasitler yağ asitleri ve şekerler ince bağırsağı
örten epitelyum hücreleri tarafından absorbe edilir. Emilen bu maddeler kılcal
damar yoluyla karaciğere ulaştırılır ve depo edilir. Karaciğer hücreleri kan
şekerlerini glikojene çevirip kendi bünyesinde depo eder. Karaciğer
hücrelerinde depolanan glikojen gerektiğinde tekrar şekere çevrilebilir.
Anabolizma: şekerleri
birleştirmek için enerji ister. Aminoasitler birleşerek protein oluşturur.
Katabolizma: enerji salınımı
(glikojen- glikoj))--- trigiritlerden –giserel ve yağ asitleri
Deominasyon: aminoasitlerden
amino grubunun uzaklaştırılması
Ketaoasitlerin Beslenme
Açısından Önemi
Özellikle bir amino grubunu katıldığı zaman esansiyel olmayan vücut
içerisinde sentezlenmesinde rol oynar.
Proteinlerin Önemli Fonksiyonlarından Bazıları:
Katalizor Olmaları, Taşıyıcı Olmaları, Hareket Elemanı Olmaları, Yapı
Elemanı Olarak, Bağışıklık Maddesi Olarak Büyüme Faktörü Olarak
Aminoasitler ve Kimyasal Yapıları
Proteinlerin yapıtaşını oluşturan aminoasitler atomların sayısı ve
dizilişi bakımından farklı olmakla beraber hepsi bir amino grubu birde karbongil
grubu içerir. Aminoasitlerde değişen yan grup genelde Rharfyle gösterilir.
Amino grubu bir baz gibi karboksil bir asit gibi davrandığında bu yapı anfra
terlik bir özellik gösterir. (kuvvetli bazlar karşısında asit kuvvetli asitler
karşısında baz gibi davranma))
Bütün Tabiatta 20 Adet Amino Asitin Varlığı
Saptanmıştır.
Esansiyel Aminoasitler:
Histinin, Arginin, İsoleucin, Leucin Lysin, Methionin, Treonin, Triptofan,
Valin, Fenilalanin
Esansiyel Olmayan Aminoasitler:
Alanin, Asiartik Asit, Sistein, Sistin, Glutamin, Gilisin, Prolin, Serin,
Tirosin, gutamik asit
PROTEİNLER:
Hücrenin hem yapısı da hem de pek çok fonksiyonun yerine getirmesinde
rol aldıklarından sürekli olarak sentez edilirler. Protein sentezi çekirdekli
hücrelerde özellikle çekirdeğin dışında yeni stoplazma meydana gelir. Protein
sentezinin temel fonksiyonun peptin bağının olmasıdır. Bu safhada aminoasitler
birbirine bağlanarak çok uzun zincirler oluşturup proteinleri oluşturur. Bir proteinin
hangi aminoasitlerini hangi sayıda ve hangi sırada taşıyacağı çekirdek bulunan
kromozonlar üzerinde genler tarafından tain edilir. Protein metabolizması
vücutta proteinler devamlı şekilde katabolize ve anabolize edilir. Yiyecek
proteinler sindirim ve absorbisyonu tak bir aminoasitler alarak aminoasit
havuzuna giderler. Bu havuzda protein sentezi gibi anabolik ve katabolik
esasları için alınırlar. Protein mekanizmasının esas unsuru üre ve amonyaktır.
Balıklarda amonyağın %90 nı solungaçlar vasıtasıyla atılır. Kalan kısım üre
şeklinde idrara verile bilir. Ortamın PH önemli etkilidir. Balıklarda amonyak
atılımında problem solungaçta balığın vücudu dışında ki suya amonyağa dışarı
verilmesiyle başlar.
Suyun amonyak kontrasyonunun ve Ph şın balığın vücut sıvısından düşük
ise NH 3 hızlı ve kolay bir şekilde ortama verilir. Bunun tersi
durumunda amonyak atılımı düşüktür. Balık üretiminde balıklarda amonyak hızı
tüketilen protein miktarı ve kalitesine bağlı olarak değişir. Vücutta sentez
işleminde kullanılmayan veya protein ile vücutta alınan aminoasitler deamine
olurlar ve nitrojen şeklinde vücuttan atılırlar.
Balıklar da aminoasit enerji sağlayan en önemli besindir.
Karbonhidratlar balıklara tarafından etkin şekilde kullanılmadıkları için
enerjinin temel kaynakları protein ve lipitlerdir. Uzun süre açkalan balık
kendi vücut proteinlerini katabolize ettiği tespit edilmiştir.
Balıklarda Protein İhtiyaçları
Balıkların optimum protein ihtiyaçlarının etkilen faktörler;
Balığın Türü, Büyüklüğü,
Su Sıcaklığı,
Verilen Yem Miktarı,
Protein Kalitesi,
Doğal Yem Miktarı
Balıklar büyümelerinin ilk evrelerinde fazla proteine ihtiyaç duyarlar.
Yapılan çalışmada yemin enerji
seviyesi yüksek olduğunda yem tüketimi azaldığı gözlemlenmiştir.
Soğuk ve ılık su balıkları kültür şartlarında yüksek sıcaklıklarda
yüksek proteinlere ihtiyaç duymaktadırlar. Bu durumda daha düşük sıcaklıklarda
protein olmayan enerji kaynaklarının proteinler kadar sindirilmemesi metabolize
edilmemesin kaynaklanır.
Hayvansal proteinler genellikle bitkisel orjinli proteinlerden daha
kalitelidir. Fakat hayvansal kaynaklı proteinler daha pahalıdır. Bitkisel
proteinlerin en önemli dez avantajı balığın gereksinim lerini karşılayacak
aminoasit proteinleri yoktur.
Bu nedenle bitkisel ve hayvansal proteinler birlikte kullanılması
tavsiye edilir. Sebebi eksik olan aminoasitlerin hayvansal proteinlerden
sağlanır.
Balıkların fizyolojik durumları da protein ihtiyaçlarına etki eder.
YAĞLAR:
Gıda olarak kullanılan katı ve sıvı yağların % 95ni trigliseritler
oluşturur. Yağ asitlerin sınıflandırılması;
Doymuş yağ asitleri: çift bağ yoktur
Doymamış yağ asitleri: çift bağ vardır.
Çift bağların karlığından dolayı doymamış yağ asitleri doymuş yağ
asitlerinden daha aktiftir. Kimyasal reaksiyona girmeye hazır bu aktiflik
zincirdeki çift bağ sayısına göre artar.
Genelde;
n-3=w-3 n-6=w-6 n-9=w-9 (yağ asitleri)
İsimlendirme karboksil gurubunun karbonu 1 olarak numaralandırılır.
Ondan sonra 2, 3, 4, 5,….. gibi metil grubuna doğru gideceğiz.
Doymamış yağların rasyonda yüksek miktarda kullanımı acılaşmaya neden
olmaktadır. Antioksidant maddeler bu acılaşmalar ortadan kaldırılabilir. Yine
doymamış yağ asitlerin yağların yüksek miktarda kullanımı rasyonun enerji
düzeyini arttırdığı için yağ tüketimini azaltır.
18:2w3 (linoleik asit)
22:2w3(dekosenoik asit (DHA))
20:5w3 (EPA) (eizopentaidnaik asit)
20:4n6 (ARA) (arasitdonik asit)
w-6=n-6 nın w-3=n-3 erime noktası daha yüksektir.
·
Lipitler kan dolaşım sisteminde lipoproteinler
olarak hareket ederler
·
Yağ asitlerini gliseral krebs döngüsüne asetil
molekülleri şekillerine girer.
·
Yağ asidi sentezi başlıca başlıca karaciğer ve
adipoz dokularda yapılır.
Yağ asitlerinin katabolizması: yağ asitleri önce asetil krebs döngüsüne
girmeden önce asidik CaA ya aktiveye girer. Kartininle birleşerek oksidasyon
için mitekondiriye geçer.
Su hayvanları için; 18:3w3, 20:5w3, 20:6w3
Larva w-6 grubuna çeviremiyor.
Yağların
Emilmesi: Doğal akuatik ortamda yağlar hem hayvansal hemde bitkisel
kaynaklarda bulunmaktadırlar.
Karbon ve hidrojen atomundan oluşan yağlar balıklar için enerji kaynağı
olmakla beraber sınırlı miktarda balık yemlerinde kullanılabilmektedirler.
Aşırı miktarda alınan yağlar karaciğer de toplanarak ölüme neden olabilir.
Balıklar kara hayvanlarından farklı olarak dokularında yüksek miktarda n-3
çoklu doyrulmuş yağ asitlerinden EPA(eikosa pantoenoik asit ve DHA(dekohekszo
eonik asit)bulundururlar. Pelet yemlerdeki yağlar balıklardaki enerjinin
esansiyel yağ asitlerinin tek kaynağı ve yağda eriyen vitaminlerin(A,D,E,K)
taşıyıcılarıdr.
Katı ve sıvıyağlardan ayrılan serbest yağ asitleri balık kasında enerji
metabolizması için tek enerji kaynağıdır. Doğada 40 tan fazla yağ asidi
mevcuttur. Bunlar ; doymuş yağ asitleri, tek bir çift bağ taşıyan doymamış yağ
asitleri ve birden fazla çift bağ taşıyan doymamış yağ asitleri ve birden fazla
çift bağ taşıyan yağ asitleridir.
Balık yemlerinde ki esansiyel yağ asitlerinin yumurta kalitesini
etkileyen bir faktör olduğu bilinmektedir. Embriyonun gelişimi ve vitellüs
kesesinin absorbe edilme sinden sonra larvanın gelişmesi için balık yumurtaları
bütün esansiyel maddeleri bünyesinde bulunur.
Erime noktası yüksek olan
yağların sindirimi zordur. Vücuda alınan yağların sindirimini sağlayan ve
pankreas tarafından salgılanan LİPAZ enzimi bazı tür balıklarda bağırsak
mukozası tarafından salgılanır. Yağların sindiriminde karaciğer tarafından
salgılanan safra tuzları yağın emilsiyon haline gelmesinde önemli rol oynar.
Yağ asitleriyle gliserol parçalanan yağlar ancak bu şekilde absorbe edilir. Yağ
asitleri su içerisinde eriyebilmesi için safraya ihtiyaç duyar.
Yağlarda Erime Noktasının Sindirime Etkisi
Balıkların protein karbonhidrat ve yağlara değişik oranlarda
gereksinimi vardır. Alabalık yemlerindeki yağ oranı %18 geçtiğinde yağ
karaciğerde depolanarak karaciğer yağlanmasına neden olmaktadır. Düşük erime
noktasındaki doymamış yağ asitlerinin balık tarafından absorbe edilmesi doymuş
yağ asitlerine oranla daha fazladır. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde giderek
yayılan deniz balığı yetiştiriciliğinde karşılaşılan en önemli sorunlarda erken
larval dönemlerinden yüksek ölüm oranlarıdır. Bu ölümlerin nedeni ilk larval
yemlerin besinsel açıdan yetersizliğine bağlanılabilir.
Bu yüzden son yıllarda yapılan çalışmalarda balık dokusunda yüksek
miktarda n-3 seviyesi doymamış yağ asitleri balıkların bu yağ asitlerine yüksek
miktarda ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
Deniz balığı yumurtalarının yağlarda bulunan temel yağ asitleri DHA
(22:6w3)EPA(20:5w3), palmitik asit (16:0)ve oleik asit(18:1w9)
Kara hayvanları için genelde n-6 serisi yağ asitleri önemlidir.
Balıklarda n-3 serisi yağ asitleriyle karada yaşayanlardan daha çok ihtiyaç
duymaktadırlar. Balıklar n-3 ihtiyaç duyarlar bunun sebebi genellikle akuatik
hayvanların kara hayvanlarına göre daha düşük vücut sıcaklıklarına sahip
olmaları ve n-3 serisi yağ asitlerinin eşit karbon zinciri uzunluğundaki n-6
serisi yağ asitlerinden daha erime noktasına sahip olmalarıdır.
Soğuk su
balıkları ılık su balıklarından daha fazla n-3 serisi yağ asitlerine ihtiyaç
duyarlar alabalık gibi tatlı su balıkları için esansiyel olan lineleik
asit(18:3w3), EPA(10:5w3), DHA(22:6w3) aynı etkinliktedirler. Çünkü bu
balıkların ihtiyaç duydukları EPA, DHA, Linoleik asitten
sentezleyebilmektedirler. Ancak deniz balıklarında bu çevirim oldu
yunus güney deniz bilimleri 2015
Yorum Gönder